Nusret’e,
bir Nusret’i terk ettiği için,
kısa
sakalından alıp sevinci saçlarına bulaştırıyoruz
bilmiyor
kimse saçlarının ne kadar uzun olduğunu
üstünde
elbiselerle taşıdığın siyah ve haki renkler
biraz
dünyaya konulmuş bir dur işareti
kim
yaklaşsa sesini arttıran siren biraz da
buluyor
orada bırakıldığını ve incindiğini bakışlarla
sırf
bunu duymamak için sızıyor zihnin gürültüsü
durmadan
alıp götürüyor seni uğraşlara
tamirlerin,
aletlerin ve insanların kaosuna
ne
zaman varsan kelimesizliğe boşluktan oluyorsun
tedirginlikle
buluşturuyor seslerin yokluğu gözlerini
o
çocuk şekerin uzatılıp çekildiği bir ikirciklikle
kandırılmış, unutmuş bahsini kendini bırakmanın.
bahçenin içinde ne zaman bulsan zıplayan çiçekleri
orada
sonsuzca durmaya koşmalı ayaklarını.
elleri
başka başka gör
gözleri
başka başka doku
kurmaktan
kırıla kırıla, bulutla kendini
capcanlı
yeşilliğin ağından.
kısa
sakalından alıp sevinci saçlarına bulaştırıyoruz
bilmiyor
kimse saçlarının ne kadar uzun olduğunu.
örüyoruz
bir bulutu görünce yerlerde gezinen ayaklarımızı
bilmiyor
kimse bir adım atınca bir dünya dönüşüne denk gelişimizi.