ellerime bakıp buldukların savaş
yıkıntısı delik deşik bomboş
acıyı düşen bir çocuk gibi kucaklar
kaldırırsın ey merhamet
kara lastiklerinde yolculukları
biriktirmiş eski bir bisiklet Eskişehir'de
bağlı uzun zamandır yağmur pas ve
beklemekten kovulmamış
o bisikleti hatırlamayı söz
vermiştin her durduğunda
ne diye gelmiştik biz bunca yolu
hangi nedenin kışıydı bu
numarası verilip sıralardan
kovulmuş gibi yapayalnızdık
"görüyorsun gündüzler yaşamak,
geceler pişman olmak için"
bahçeleri ne kısa sevdik çiçekleri
hoplatan sevinçlerden korkarak
kıvrılan ne varsa kağıt kesiği
hınçla trenlere zorla bindirilmiş
biliyoruz ki geçmiyor hemen gülün
parlatan iğnesinden akan ısırık
kendini açmaya yol bulmuş
dudakların bir tayı hazırlıyor toprağa
biliyoruz işte taşıdığını ellerin
bile bile kök tutmaz bayrağını
"hayat öylece sızıp kaldığımız
bir yatak" işte çıplak ve ütüsüz
uyandım seni bildim közleri üfler
gibi dağınıklıklardan
parlak neşen vardı karanlığında
katılmaya istekli gürültü
düş birliği tarafından yakalanmış
fotoğraflara asılı
sırtından vurulmak için açılan
çıplaklık düşen yaprak sessizliği
tam şuramıza doğru çıkıyorum
mırıltılarla bu şarkı en sevdiğin
susamadım acıkmadım dediğinde de
bildim gövdende kurulan hazırlığı
batıyor artık yutkundukça sevgisi
pürüzlü bir ağaç gövdesi gibi
hatırla bir bağı dolduran nedir
üzümleri ve ılıklığın huzuruyla
konuşur su süt ve beyaz dökülür
üstüne kullanarak ağzını
ağzın diyorum en ilkel mağarası
konuştuklarının
iniltilerini taşıyor fısıltılarla
sözcüklerin arasından
farkındasın.