
(Şiire ithaf edilmiştir.)
bir ressam kararmış incir tezgahlarında
öpüşür
sırf senin gönlün olsun diye.
kirazları kullanır suya inmiş geyikleri de
ormanda yangın çıkartır üşümeni avlar
arzuyla taşınır temkinini soyunur
bir sabahlık gibi atar üstündeki her şeyi
gürül gürül avuçlarına sıkışmış kelimelerden
beyaz bir sayfayı grileştirir çabuk çabuk
birden bilmeden kullanır tüm eşyaları
senin ağzına dökülür yan yana şelalerle
bir kadın senin aynanda kendini giyinir
durmadan giyinir saçlarını
süsler alyanslar şımartan kolyeler
hepsi senin müziğinin harflerinde
nem ve sıcaklık korkusuzca
doygun bir ağızla besliyorlar seni
kuyular kadın yüzleri burun delikleri
derinliğin sarhoş meraksız tepsisinden
kesilmeden cevapsız bir varoluşla
seni ortaya çıkartmak için köklerinden
kan yürüyor orda
tam orda durulmayan bir sağnak
kalbi kasıp savuran dudaklarını çizen vadi
bir niyet bulmuş gibi sözcüklerinden
memelerine inen o kavis birden
ağzına dayanır acıkmış bir tanışmanın
çatlayan ses telleri seni çağırır
yenmiş kurabiyeler gibi
zamanın ağzında paramparça
uzaktan ta uzaktan
bu dünyada bir yerin var senin
ne çok el sabahtan akşama kadar seni yapar
salgı bezleri, çekiç ve kalkerler
enerjinin görkemli gidip gelmeleri
çamura sevgi duyan çocuk elleri
keyifle bir acının az önce bırakıldığı yerden
rüzgar azıcık esse senin denizlerinin kokusu
senin gözlerindir dolar açlığın çökeltisine
hadi kapan bir gövdeden -varsın şair
desinler-
denizaltı gibi diplere
sulardan büyür sular gibisindir öyle
bir dize midir seni kuran şimdi
bir dize midir sana kurulan
bir dize midir senden kurtulan.
ne güzel şiir
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim.
YanıtlaSilCemil, artık kuşları göğe salmanın vakti geldi.
YanıtlaSilErdinç o kuşlar zaten göğün kuşları, hem kafes de yok ne yapalım...Kendimize içimize dönelim, uçuşunu izleyelim kuşların..Kuş besleyelim...;)
YanıtlaSil