Orgazm, zevkin doruğu olarak betimleniyordu; önce sıcak,
sonra sürtünen, daha sonra çalkantılar içine giren, sonunda patlayan bir zevk.
Bu zevk, yükselen dalgaları doruğunda (erkeğin köpüğü oluşmadan) patlıyor ve
bu sayede insanın ölümlü teni, yeniden üreme gücüyle tanışıyor, toplumsal
bedenin sürekliliğini sağlama yeteneğini kanıtlıyordu. Yunan ve Roma
toplulukları, biyoloji ile politikayı birbirinden ayırmıyordu. Beden, site,
deniz, tarla, savaş, yapıt, aynı kısırlık riskini taşıyan, kendilerinden aynı
doğurganlığın beklendiği tek bir canlılık biçimi ile yüz yüzeydi.
Erkeğin cinsel organı sertliğini sürekli koruyamaz. Erkek,
potentia ile impotenüa'nın kendince anlaşılmaz ve irade dışı art arda gelişine
boyun eğmek zorundadır. Kimi zaman sönük penis, kimi zaman sertleşmiş
phallos'tur (mentula ve fascinus). İşte bu yüzden iktidar bütünüyle erkeğe özgü
bir sorundur; çünkü bu sorun onun kendine özgü kırılganlığını ve bu konuda
sürekli kaygı taşımasının kaynağını oluşturur.
Boşalma zevke bağlı bir yitimdir. Bundan kaynaklanan
uyarılma yitimi ise hüzün kaynağıdır; çünkü bu, fışkırmakta olan kaynağın
kuruması anlamına gelir. Bu hüznü Roma uygarlığı kadar hiçbir uygarlığın
duymamış olduğu ileri sürülebilir. Tohum yitimi doğurganlığa yol açabilir; ne
var ki bu doğurganlığın, membrum virile'nin vulva dışında o utandırıcı
gevşemeye ve küçülmeye uğradığı anda algılanmasına olanak yoktur.
Erkeklik organı, vulva'nın içine fascinus olarak girer,
oradan mentula olarak çıkar.
Erkeğin erkekliği zoolojik zevk içinde, insan bedeninin
ölüm içinde yok oluşu gibi yok olur. Çünkü erkeğin (uir) en özlü benliği,
hiçbir zaman onun kafasının içinde ya da yüzünün çizgilerinde değildir:
Benlik, beden kendini tehdit altında gördüğü anda erkeğin elinin gittiği
yerdedir.
Zafer kazanarak yönetimi altına aldığı tüm halkların
dinlerini kendi zaferiyle, kendi 'inancıyla' bağdaştırıp giderek daha
yayılmacı hale gelen bir dine, giderek daha uğursuz hale gelen bir korku
egemen oluyordu. Büyülerle ilgili birçok jesti, hareketi kullanan Romalılar,
kem gözleri kovmak ya da ludibrium'un
alaycılığına başvurarak etkisiz kılmak için, o büyüyü 'sahibine geri çevirmek'
için bu kez apotropaion'a başvurur
oldular; Perseus'un, Medusa'nın bakışından kurtulmak için kalkanını kullanması
gibi. Apotropaion Yunanca'da, taşıdığı ürkütücü (terribilis) nitelik yüzünden
insanlarda aynı zamanda hem gülme, hem korku duygusu uyandıran kötülüğü kovan
resim ya da heykelcik anlamına gelir. Fascinum (yapay fascinus) bir baskanion'dur
(insanı kemgöze karşı koruyan bir kılıf, bir prezervatif). Plutharkos, cinsel
organ biçimli nazarlıkların, büyü yapmak isteyenin (fascinator) bakışlarını
üzerine çekerek bu bakışların kurbanın üzerine dikilmesini engellediğini yazar.
Müzelerde sergilenen nazarlıkların, müstehcen küpelerin, kemerlerin,
gerdanlıkların, arkeolojik kazılarda bulunan, her biri Priapos biçimli,
altından, fildişinden, taştan, bronzdan yapılmış çirkin cüce heykelciklerinin
inanılmaz ölçüde çok olması, bu inanıştan kaynaklanır. Gergin tutulan
ortaparmak (digitus impudicus; el parmaklarının, yukarı doğru dik tutulan orta
parmak, mesos dactylos dışında yumulması, en büyük küfürdü), fica'yı canlandıran (başparmağın ucunun
işaret ve orta parmak arasından geçirilmesi) nazarlıklar, cinsel organ
biçiminde masa ayakları, lamba ayakları, bunlardan başka bronzdan ya da başka
metalden yapılmış tintinnabulum'lar (üzerine küçük çanlar yerleştirilmiş,
kemere, parmağa, kulağa, direklere, ayaklı lambalara, üç ayaklı nesnelere takılan
fascînuslar) da benzeri inanışın örnekleridir. İnsan bedeninin bu özelliği en
çok taşıyan tek uzvu, erkeğin penisidir; bunun ardından er-bezi torbası, daha
sonra da yeterince dolgunsa kadınların göğüsleri ve kalçaları gelir. Bu
bakımdan, bedenin cinsel istek uyandıran bölümleri, yani titreşerek cinsel
isteği kamçılayan bölümleri aracılığıyla ilgi ve istek duyulan şey, insanın
cinselliğidir. Bedenimizin dışında, uzantı olarak yer alan ve gözle görülür
değişimlere uğrayan bu biçimler, bu yüzden bedenin en çok korunan bölümleridir.
Eski Roma'daki kadınların, İmparatorluk dönemi Roması'nda olduğu gibi,
göğüslerini bandajla sıkıştırması, bu sakınma saplantısının kanıtlarını
sergiler. Yunanca'da strophion adı verilen sutyen, Latince'de fascia sözcüğü
ile karşılanır, dolayısıyla erkeklerin fascinum'u ile bağlantılıdır. Bu amaçla
kullanılan dikişsiz bezin altına, göğüsleri sıkıştıran, sığır derisinden
yapılmış ince bantlar gizleniyordu. Kadın göğsünü gösteren erotik resimlere
ender rastlanır. Tacitus (XV, 57), Pison'un komplosu ile karşı karşıya kalan
Epicharis'i, fascia'sını kendini boğmak için çıkarırken canlandırır.