1 (I) Kadının değeri konusunda, kadınlarla erkekler nadiren anlaşırlar: Her ikisinin de ilgisi çok değişiktir;kadınların aralarında birbirlerinden hoşlanmamaları, erkeklere güzel görünmelerinden ötürüdür; onların erkeklerde çeşitli şekillerde yarattıkları büyük tutkular, yine kendi aralarında nefret ve soğukluğa yol açar.
2 (I) Kimi kadının, bakışlarından, başını çevirişinden, yürüyüşünden gelen ve öteye gidemeyen yapmacık bir büyüklüğü vardır; derine gidemediği için değer verilmeyen ama yine de insanı etkileyen gösterişli bir zekâya sahiptir o. Kimi başka kadınlarda ise, ne tavıra, ne yürüyüşe bağlı,kaynağını gönülden alan, yaradılıştan gelme, sade ve doğal bir büyüklük görülür; alçakgönüllülüğün bile gizleyemediği, görebilenin gözünden kaçmayan, binbir erdemle dolu, gösterişsiz ama sağlam bir değere sahiptirler onlar.
3 (I) On üç yaşından yirmi ikisine kadar kız ve de güzel bir kız olmayı, bu yaştan sonra da erkek olmayı dileyenleri gördüm.
4 (IV) Kimi genç kadınların, doğanın kendilerine hediye ettiği nimetlerden haberleri yoktur; yaratıldıkları gibi görünmenin kendi çıkarlarına olduğunu bilemezler; kötü taklitlerle, yapmacıklı tavırlarla böylesine eşsiz ve ince olan Tanrı vergisini azaltmaya çalışırlar: Sesleri, yürüyüşleri ondan bundan kapmadır; yapmacıklı davranışlarıyla kendilerine yeni bir biçim verirler; aynaya bakarak doğallıklarından yeteri kadar uzaklaşıp uzaklaşmadıklarını izlerler. Hoşa gitmemek için az buz sıkıntı çekmezler onlar.
5 (VII) Kadınların süslenip boyanması, açıkçası düşünüşlerine pek aykırı düşmez; olduğu gibi görünmemenin, gizlenmenin, tanınmamanın anlamı, türlü kılıklara girmek, maskelenmektir; onların, dış görünüşleri üzerine bakışları çekmeleri, yalancılık ve gerçeğe karşı gelmek olur.
Balıkları baştan kuyruğa ölçmemiz gibi kadınları da tepeden tırnağa süzerek yargılamalıyız.
6 (V) Kadınlar, sadece kendileri için güzel görünmek, süslenmek istiyorlarsa, güzelleşmek ve süs eşyası, seçme bakımından kendi zevklerine uyabilirler; ama, amaçları kendilerini erkeklere beğendirmek, onlar için allıklanıp pudralanmaksa, ben tüm erkekler ya da çoğunun adına, bu beyaz pudra ve allıkların onları çok çirkinleştirdiğini, iğrenç, hale soktuğunu, kırmızılıkların onları değiştirip yaşlılaştırdığını söyleyeceğim.* Erkekler, düzgünlü, yalancı dişli, çeneleri balmumu içindeki kadınlardan hoşlanmazlar, tiksinirler; onların, kendilerini çirkinleştirmek için kullandıkları bu yapmacık şeylere karşıdırlar; kadınlar böylece Tanrı vergisine karşı gelmekle kalmazlar, üstelik bu, erkekleri kendilerinden uzaklaştırmak için kaçınılmaz bir neden olur.
(IV) Eğer kadınlar doğuştan böyle gözleri boyalı, yapmacık şeylerle tenlerinin tazeliği yitmiş olarak doğsalardı, halleri nice olurdu bilemem.
* O çağda seçkin hanımlar, yanaklarını çukurlaştırdığına aldırış etmeksizin, çürük dişlerinin yerine balmumu koyarlardı.
7 (VII) Süse düşkün bir kadın, güzel gözükme ve güzellik hakkında hiçbir düşüncesi yoktur: O, geçen zamana ve yıllara, sadece başka kadınları buruşturup çirkinleştiren bir şeymiş gibi bakar; ne yapılsa yine de yaşlılığın yüzde okunduğunu unutur. Kendisini gençliğinde güzelleştiren bir süsün şimdi onu çirkinleştirdiğini, yaşlılığın kusurlarını büsbütün ortaya koyduğunu göremez. Ağrılar, ateşler içinde de olsa, hoş gözükmek, yapmacıklı olmak hevesi peşini bırakmaz onun: Süs püs, rengârenk kurdeleler içinde son nefesini verir.
8 (VII) Süsü püsü seven Lise, süse düşkün bir başka kadının, gene gençliğiyle övünen bir başkasıyla alay ettiğini, farklık bir kadına yakışmayan süsler yaptığını işitir. Oysa Lise, bu süslerin hepsini yapmaktadır; yılları on iki aydan az olarak hesaplar; kendisini hiç yaşlandırmadığını sanır; buna inanmış bir halde, aynada boyanıp benler kondura dursun, gene de bir yaştan sonra gençlik taslamanın yersiz olduğunu düşünür. Clarice'in boyalar, benler içinde gerçekten gülünç olduğunu görür.
9 (IV) Kadınlar, âşıklarını bekliyorlarsa kendilerine çekidüzen verirler; ama âşıklar habersiz gelip onları baskına uğratırlarsa, kılıklarına aldırmazlar, oldukları gibi gözükürler onlara. İlgi duymadıkları kişilere ise, zamanları daha boldur; düzensizliklerinin hemen farkına varırlar; ya onların karşılarında kendilerine çekidüzen verirler ya da bir ara, yok olup süs püs içinde yeniden ortaya çıkarlar.
10 (I) Yüz güzelliği, seyredilebilen şeylerin en güzelidir; sevgilinin, sesi ise uyumların en güzelidir.
11(IV) Hoşluk herkese göre değişir: Güzelliğe gelince, o kişisel zevk ve düşüncelerden daha gerçek ve daha bağımsızdır.
12 (I) İnsan, kimi üstün ve parlak değerdeki güzelliklere öylesine tutulur ki onları seyretmek ve onlarla konuşmak ona yeter.
13 (I) Güzel bir kadının, dürüst bir erkeğin niteliklerini taşıması kadar hoş bir karışım olamaz: Onda her iki cinsin tüm değerlerini bulursunuz,
14 (I) Bir genç kadının ağzından çıkan birkaç önemsiz söz, erkeği, kandırıp çileden çıkarabilir. Erkeklere gelince onlar hiçbir şey kaçırmazlar ağızlarından, okşayışları bile hiledir; konuşurlar, harekette bulunurlar, ilgi gösterirler, insanı fazla kandıramazlar,
15 (IV) Güzelliğe pek yakın olan kadın kaprisi, erkeklere kadınlardan fazla zarar gelmemesi için bir çeşit ilaçtır, panzehirdir.
16 (I) Kadınlar erkeklere, verdikleri önem ölçüsünde bağlıdırlar; aynı önem, erkekleri hastalıklarında iyileştirir.
17 (I) Kadın, artık sevmediği bir erkeğin, bir zamanlar kendisine verdiği önemi bile hatırlamaz olur.
18 (I) Tek âşığı olan kadın, kendisini asla şuh sanmaz; birçok âşığı olan kadın ancak şuh sanır kendisini. Tek kişiye bağlanarak şuhluktan kurtulan kadın, kötü seçim yapmasından ötürü herkes tarafından çılgın yerine konulur.
19 (IV) Eski bir âşık artık öylesine önemsizdir ki, yerini kadının kocasına bırakmıştır; bu yeni koca da öylesine az sürekli olacaktır ki ortaya çıkan yeni bir âşık onun yerini alacaktır. Eski bir âşık, yeni rakibinin durumuna göre, ondan ya çekinecek ya da onu aşağı görecektir. Eski âşığa göre kocanın adı çok önemlidir: Bu durum olmasa o, çoktan ortadan yokoluverecektir.
20 (IV) Kadının şıklığı sanki, şuhluğunu artırır. Süs düşkünü bir erkek, çapkın erkeği bastırır. Böylece süs düşkünü bir erkekle şuh bir kadın, birbirlerine uyan bir çift olurlar.
21 (I) Çapkınlığın pek azı gizli kalır. Kadınların çoğu, kocalarının adından çok âşıklarınınkiyle nam vermişlerdir.
22 (V) Şuh bir kadın sevilmesini ister; süse düşkün bir kadın ise hoşa gitmekle yetinir. Birincisi, bir âşıktan ötekine atlar; ikincisi de hayranlarıyla vakit geçirir. Birinde tutku ve zevk üstün gelir; ötekisinde gösteriş ve yapmacık ağır basar. Şuhluk, gönül zaafı ya da belki de doğuştan kötü bir huydur; süse düşkünlükse, aklın bir düzensizliğidir. Süslü kadın kuşku yaratır; şuh kadın nefret doğurur. Bu iki yaradılışı tek kadında toplayınca, beterin beteri bir üçüncüsü çıkar ortaya.
23 (V) Hem kendisi hem de başkaları tarafından kusuru eleştirilen; gönlü kafasına ağır basan; kusurundan kurtulmak isteyip de kurtulamayan ya da iş işten geçtikten sonra kurtulan kadına, zayıf karakterli kadın denir.
24 (V) Vefasız kadın, artık sevgi taşımayan kadındır; hafif kadın, birini bırakıp bir başkasını sevendir; hercai kadın, sevip sevmediğini, kimi sevdiğini bilemeyendir! İlgisiz kadında hiçbir şeyi sevmeyen kadındır.
25(V). Diyebilirim ki ihanet, kişinin tümüyle yalancı oluşudur: Kadında yalan, bir sözcüğü ya da yalancı bir davranışı yerli yerine yakıştırmak sanatıdır; kimi zaman da kadının yemin etmekte, sözünde durmamakta zorluk çekmesidir.
Erkek, sevdiği kadının kendisine bağlı olmadığını biliyorsa, o kadın sadece sâdık değildir; ama sâdık bildiği halde bağlılık göstermezse, o artık ihanet etmiş bir kadın sayılır.
Kadınların bu ihanetinden erkekler yararlanarak: Kıskançlık hastalığından kurtulmuş olurlar.
26 (I) Kimi kadınlar, hayatlarında koparılması kadar gizlemesi de zor olan ilişkilere sahiptirler; birinde yasal sözleşme, ötekisinde de gönül eksiktir.
27 (I) Bir kadının güzelliğine, gençliğine, gururuna, erkekleri küçümsemesine bakarsak, onun bir gün gönlünü ancak bir yiğite kaptırabileceğini düşünürüz. Oysa, o seçimini çoktan yapmıştır: Akılsız sersem bir ucubeye tutulmuştur.
28 (I) Kötü huylarıyla ya da karakteriyle, parasız gençlerin doğal yem yeri olan yaşı geçmiş kart kadınlar vardır. Bu işte, kime acımalı bilemem. Erkek düşkünü geçkin kadınlara mı? Yoksa yaşlı kadınlara muhtaç gençlere mi?
Görsel: TlalocTev