bu dünyada en güzel ben terk ederim
bakıldıkça alınıp koyulurum dip kenarlara
görünmezlik taşının üstüne işlenir gibi
her sabah kirlerden temizlenmiş elleri olur
omzuna değmek için hazırlanan sevincin
güneşi sırtlamış gelmiş sanki konuşmasıyla
bu dünyada en güzel ben terk ederim
boş hayalleri, tekrarı ve ölçüsüz yakınlığı
varmak için onun ayak uçlarına
bazen yerlerde sürünerek bazen dimdik bir gövdeyle
onu hatırlarım, durmadan hatırlarım
dolaşırken her yönden ona gidildiğini
bu dünyada en güzel ben terk ederim
lakırdıları, oyunları ve boş evleri
puşt bir kelimenin sırtıma dikişlendiği bir kapıdan
upuzun bir nehrin dağınık çizgilerini aşarak
en ışıltılı yüzünden açılmaya doğru terk ederim
varmak için onun ayak uçlarına
bazen yerlerde sürünerek bazen dimdik bir gövdeyle
onu hatırlarım, durmadan hatırlarım
dolaşırken her yönden ona gidildiğini
bu dünyada en güzel ben terk ederim
lakırdıları, oyunları ve boş evleri
puşt bir kelimenin sırtıma dikişlendiği bir kapıdan
upuzun bir nehrin dağınık çizgilerini aşarak
en ışıltılı yüzünden açılmaya doğru terk ederim
ne var ne yoksa kendim sanılan her şeyi
terk etmenin de bir dönüş olduğunu şiirden öğrendim
terk etmenin de bir dönüş olduğunu şiirden öğrendim
ilk ayrılıktan bu yana sarmaşıklar gibi uzaklaşan
kavuşmak bizzat ayaklarını hissettiğin yerde işte
durmadan köklerinden bağırıyor karanlığın
uzaklaşmak buluşmadır güneşin çağırdığı
bu dünyada en güzel ben terk ederim
oyalanmayı, durulacak yerde durmamayı
hareket geçilecek yerde ise ataleti
dolanıp gelmenin her türlü hülyasını terk ettim.
buradayım. çay sıcak ve ateş hala yanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder