Niyazi Zorlu- "Bütün Yort Savullar" kitabının
kapak rengi mor. Türkçe şiir tayfında bu ''morötesi'' şiiri karşılayacak "geniş
bir zaman" var mıdır? Yoksa “Bahar Ayini"ndeki Stravinsky gibi önce
buruşturulması mı gerekmektedir?
Kırk yıldan beri mor
benim rengimdir. Şimdi "Morötesi Requiem", bir küçük anlatıdır,
kısacık. Doğallıkla başarıp başarmayacağımı daha bilemiyorum. Bakalım.
Bizi buruşturmaları
ise olanaksız! Zaten üzerimizden çocukluğumuzdan bu yana iktidar, okullar,
aileler, anne baba, hükümetler... geçiyor, geçti. Yani düşüncenin üzerinden
elbet tanklar geçmiş, geçecektir.
Bence ne çıkacaksa,
sorumluluktan değil, sorumsuzluktan çıkar, çıkacaktır. Karışıklık, kötülük
iyinin anasıdır. Bugünlerde geniş meşrepliler sanki insanda yurttaşlık duygusu
bırakılmış gibi "sorumluluk"tan konuşuyorlar. Gençler sorumluluk duysun
isteniyor. Oysa sınırlar yeniden çizilmeli. Her şeyin, yazın'ın, şiirin,
coğrafyanın, dünyanın sınırları. Hatta nüfus sayımı bile yeniden yapılmalı.
İskân yeniden. Kısacası yepyeni bir dilbilgisi ve yepyeni bir sözdizimi zorunlu
bize. Yeniden bir uygarlık tanımı, yeniden bir yurttaşlık tanımı. Yeni
sorumluluk bile en sonda gelir. Türkiye yalnızca Çamlıca'dan görülmemeli. Kibariye,
Çanakkaleli Melâhat, Roza Eskenazi, Kandıralı ve Arkadaşları, Er köse
Kardeşler, Ağır Roman... da var.
1912'yi hatırlayalım.
Paris. Stravinsky'nin "Bahar Ayini" çalınmaktadır. Büyük çoğunluk
beğenmiyor, ıslıklar, yuhalamalar. Doğallıkla Stravinsky konserin sonunda
yıkılmış olarak Cocteau'yla birlikte bir faytona biner. Dediğin gibi
"buruşturul- muş"tur tabii. 1913'te aynı yapıt, belki de aynı salonda
çalınmış ve çok beğenilmiştir. Ama Stravinsky'nin buruşuk kalıp kalmadığını
bilmiyorum. Çünkü Stravinsky en güzel yapıtlarını çok şükür daha önce
bestelemiştir.
N.Z.- Bugünkü şiirin bir "rahim yokluğu"
çektiğini söyleyebilir miyiz? “Kaos"la "batak" arasında bir
ayrım var mı? ("Çizgiyi aşmayacaksın! aykırı dal olmayacaksın!")
Bence bir rahim var, Genç
Şiir için. Güneş de "aykırılıktır.” Ama ben rahim yerine
"yörünge" diyeceğim burada. Çünkü etki de var, tepki de var.
Köşegenler de var. Bana göre kendi yörüngelerini oluşturan, oluşturacak şairler
Haydar Ergülen, Perihan Mağden, Akif Kurtuluş, "Kurt" Ayhan, Asker
Barut, Salih Bolat, Tuğrul Asi Balkar, Mustafa Ziyalan, Güven Turan, Sina
Akyol, Yusuf Alper, Gültekin Emre, Mehmet Müfit, Erisin Tezcan, Süreya Evren,
Yıldırım Türker, Abdülkadir Budak, vb.
N.Z.- 1957'de İkinci Yeni soruşturmasına verdiği
yanıtlar, 1994'te de geçerliliklerini koruyor.
Demek ki 40 yıla
yakın bir zamandır yine olduğumuz gibi davranıyoruz. "Özgünlük"
denen şey de zaten kendi kendine oluşur. Örnek olarak özgün ve büyük ressam
Cihat Burak'ı ve özgün, sıkı ve yine büyük şair Cemal Süreya'yı göstereceğim
size. İkisi de sahici insanlardı, sanatları da kendileri de ve oldukları gibi
davranmışlardır. (Ressam Cihat Burak nedense Cumhuriyet Meyhanesi'ne geldiğinde
hep mor renkli gömlek giyerdi ve yaz aylarında bile boynuna doladığı atkının
rengi mor idi.)
N.Z.- Ece Ayhan, Marjinallik-İktidar ve Mülksüzlük
(Mülkiyet) ilintileri ve bunların şiir yoluyla (Sıkı düşünce) sergilenmesi
geliyor aklıma.
Bence felsefeye
"sıkı düşünce" denmesi daha doğru olur. Ha, sıkı düşünce deyince
aklıma Ahmet Soysal geldi. Dağlarca ile yapılan konuşmada İkinci Yeni'yi
anlatırken bileşkeleri, çarpanları atlamış. İkinci Yeni akımı aynı zamanda
Sait Faik'in Alemdağ'da Var Bir Yılan'ından da çıkmıştır. Stravinsky'den de (Bir
anlamıyla Cemal Süreya'ya Stravinsky diyebiliriz, (Petruşka!) Mobil'lerden de.
Yonca'dan da (Klee). Kandinsky. Alban Berg. Webern. Schönberg. Bunuel.
Lobaçevski. Siyah Orfe. Hal Ve Gidiş Sıfır (Jean Vigo). Truffaut. Godard. Bitirimhane'ler
(Fualkner'in Sanctuary'si). Rilke (Malta Laurids Brigge'nin Notları). Riemann
(Çok boyutlu uzay geometrileri... raylar uzayda birleşir). Visconti.
Lautreamont. Apollinaire ("Zone" şiiri). Kleist (Michael Kohlhaas).
Bülent Arel (Mobil yontuları, manyetofon müziği). İlhan Usmanbaş. Etcher.
Vesaire.
N.Z.- Bir de tasvir kırıcılığı, tasvir düşmanlığı
(îconoclastie) geleneğinin yarattığı boşluğu doldurma çabalarımız var: Ağaç
kütüklerinde Allah'ın adını, paralarda orak-çekiç ve Lenin'leri; öküzün altında
buzağıyı arıyoruz da, sizin şiirinize ve oradan da tarihe inmeye gelince
donakalıyoruz. Fayton şiirini ilk sevenlerden biri Ahmet Muhip Dıranas'tı
galiba.
Fayton şiiri
Ankara'da çıkan Pazar Postası’nda 1958 sonbaharında yayınlanmıştı. Şiir,
Erdoğan Tokmakçıoğlu'nu bile çok heyecanlandırmıştı. Erdoğan güzel hikâyeler
yayınlıyordu o zaman. Sanki genel istek varmış gibi! Şiirin Dıranas'ın ilgisini
çektiğini çok sonra öğrendim. 1962'de Ankara Radyosu'nda yaptığı bir konuşmada
şiiri "yeni ve anlamlı" bulduğunu söylemiş. Ahmet Muhip Dıranas
acaba Bizans'ta İlya'nın arabasıyla birlikte göğe çıkması yortusunu biliyor
muydu, diye düşünmüşümdür hep. Çankaya'da Fayton içinde intihar eden Fikriye
Hanım olayını bilebilir bakın. Ankara yıllarla bu olayla çalkalanmıştır ve
Fikriye Hanım Atatürk'ün sevgilisidir.
N.Z.- Sizin durup kaldığınız ender noktalardan birini
biliyorum: Yapıt-Yazar ilişkisi.
Bu sorunu açındırmak
için size ilginç bir olayı anlatacağım. 1971 yılıdır, şubat ayı, bir ay sonra
12 Mart "düşünceye çullanma provası" yapılacaktır. Yer, Devlet
Mimarlık Mühendislik Akademisi (şimdiki Yıldız Üniversitesi). Behçet Necatigil
orada Türkçe dersine giriyor. Ben de Necatigil'in çağrılısı olarak derse
katılıyorum. Karatahtada bir şiirimin çözümlenmesi yapılacak. Dersliğe
girdiğimde, rengârenk, el örgüsü kazaklarıyla halk çocuklarını gördüm, tıklım
tıklım. Oysa Necatigil Türkçe meraklısı üç beş gençle yaparmış bu dersi.
Çocuklar Meçhul
Öğrenci Anıtı şiirinin yazılmasını istiyorlar, ama Necatigil Hoca, İnsaf
Ana'nın oğlu Battal Mehetoğlu o okulda öldürüldüğü ve bu şiirde ona gönderme
olduğu için midir bilemiyorum, yazmak istemiyor. Ben de Necatigil'in zor duruma
düşmesini istemiyor, çocukların sorularını duymazlıktan geliyorum falan.
(Karatahtaya sonunda Necatigil'in isteği üzerine başka bir şiirim yazıldı.)
Sonra bir ara
verildi. Necatigil'in odasında sigara içiyoruz, konuşuyoruz. Necatigil
"Bence bu şiir ilk kıtasında bitmiştir" dedi. Ben "hayır"
dedim. İşte iki kuşak arasındaki ayrımdır bu. Necatigil bu şiiri yazsaydı, onu
ilk kıtada bırakırdı belki de. Ama burada "meram farklılığı" var. Nasıl
şiir şiirde kalmazsa, kalmıyorsa, okul da okulda kalmaz. E! peki "askeri
okul", "gece çamaşırcılığı", "okuma yazma bilmeyen
anne", "bu ölümü de bastırmak için" ne olacak? Bizde, İkinci
Yeni'de, yani sıkı şiirde "de" vardır. "De" ufaktır ama,
aynı zamanda çok da büyüktür, belki de biz sivil şairlerin bam telidir. Biz
aslında ayrıntı'yız. Ayrıntı, bütünden büyük olabilir bizde.
Meçhul
Öğrenci Anıtı / Ece Ayhan
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder