o kendini çağırınca
bahçenin yeşili seslenir ışıltılarla
boynuyla salınan çiçekler gibidir rüzgar
boynuyla salınan çiçekler gibidir rüzgar
tam o vakit duvar dipleri
gölgesine saplamış parlaklıkla sarsılır.
gölgesine saplamış parlaklıkla sarsılır.
huşu içinde yazılmış yazı ve
kabuklarını döken ağaç
okunması zor işaretler taşır
gecenin rengini emen saçlarına.
gecenin rengini emen saçlarına.
o kendini çağırınca
elma dilimi hatırlar, harf
kelimeyi
yaprak ağacı, su dağı hatırlar
yüzüne doğrulmuş her ayna güneş gibi
damlatır mumu kenarından
tek başına sıcaklık kalır
o kendini çağırınca
tek başına sıcaklık kalır
o kendini çağırınca
ne zaman göz göze gelinirse orada
dalınabilir uçsuz bir derinliğe
sonsuz düşmek de yine gözlerden
sevgiden bir el tutmuş uzayı,
dalınabilir uçsuz bir derinliğe
sonsuz düşmek de yine gözlerden
sevgiden bir el tutmuş uzayı,
işleye işleye çağırır köklerinden ormanı
binlerce kuşun sesi akşam üstüdür
yamacı yankılanır kelimelerden
cennet milyon yılda
durulmuş bir gök
deniz kendine bakıldığında hatırlar
güneşe doğru hangi iplerle çekildiğini
binlerce havalanmış doğan
bir resim için kurulmaz göğe
yırtıcı ve çeviktir açlık
uyan diye sarsar karanlığını
o kendini çağırınca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder