Çeşitli gazete ve dergilere yazdığı
"marjinallik" ağırlıklı yazılarla tartışmalara yol açan Ece Ayhan, Nokta'nın sorularını yanıtladı.
Nokta: Her yazınızda belirli isimleri sayarak
marjinallerden söz ediyorsunuz,
neden?
Ayhan: Bir
kere Türkiye'de marjinal yoktur,
olamaz da ayrıca.
İzin vermezler buna.
Nokta: Ya sizin marjinalleriniz?
Ayhan: Şimdi bu konuda Ricardo çok önemli. Bana
göre sayılı birkaç iktisatçıdan
biri. Onun marjı anlatan çok güzel bir teorisi vardır. "Marjda olan
risklidir" der Ricardo ve devam eder: "Ama piyasayı da marjdaki
ürünler tayin eder." İşin bamteli bu.
Ben somut şeylerden hareket ediyorum. Benim gözümde Aktedron Fikret marjinal bir ressamdı. Temmuz
ayında Taksim'de pardösüyle
görürdünüz onu, çünkü iç çamaşırları yoktu. Bir Hayalet Oğuz vardı, Nilgün Marmara vardı. Garip
şekilde bunların hiçbirinde
mülkiyet duygusu yoktu. Bunlar kendi alanlarında en uçta, en sınırda olan insanlar. Uç günlük,
beş günlük, altı aylık bir macera değil bunlannki. Benim "uzun bir dürüstlük" dediğim, uzun bir süreç
olması gerekli. Ürkmek diye bir şey yok bunlarda. Ama bu berduşluk anlamına
gelmiyor kesinlikle.
Nokta: Önce Türkiye'de marjinal olamaz demiştiniz.
Peki bu saydığınız
adlar nasıl marjinal olmuşlar?
Ayhan: Çelişiyor tabii ama ben zaten yaklaşık olarak söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti tercüme bir
cumhuriyet olduğu için,
tercüme anlamında marjinal olabilir ancak,
Nokta: Neden bizde marjinal olamaz?
Ayhan: Bunu kimse göze alamaz da ondan. İnsan topluluğu olduğu bile kuşkulu bir kalabalıkta nasıl
marjinal olunabilir ki?..
Nokta: Peki marjinaller ne tür toplumlarda ortaya çıkabilir? Ayhan: Uygar bir toplum olması şart. Hukukun, insan haklarının olduğu bir toplum gerekir, ki bu
uygar toplumdur.
Nokta: Marjinal bir kişinin "ben marjinalim" demesi sizce
doğru mu?
Ayhan: Hayır.,. Denilmez, böyle şey olmaz, "ben
marjinalim" denilmez...
Nokta: Ama sizin yazılarınızda böyle bir hava seziliyor...
Ayhan: Tamam,
böyle bir iddia var ama
doğru değil. Bakın şimdi,
ben kendimi marjinal olarak görmüyorum ki, üstelik Türkiye'de marjinal olamaz diyorum. Ancak
marjdayım diyebilirim.
Tam marjinal olsaydım belki sizinle buluşamazdık bile. Farkına bile
varmazdınız...
Nokta: Sizi bu isimleri gündeme getirmeye iten ne oldu?
Ayhan: Ben
bazı şeylerin altını çizmeye
çalıştım sürekli olarak.
Türkiye'de altını çizdiğim insanlar gibi olunmasını isterim ben. Çünkü en güzel şey onlardan çıkar.
Düzgün şeyden, güzel ve
yeni şeyler çıkar mı ortaya? Bunun için ben oraya bakılmasını sağlamaya
çalışıyorum.
Nokta: Peki tepkileri nasıl yorumluyorsunuz?
Ayhan: Bunların büyük bir kesimi dürüst değil. Adam gibi okusalar
anlayacaklar. Önceleri tehlikesiz saydıkları için yazdıklarıma, sesleri çıkmadı. Baktılar ki ağır
eleştiri var, saldırmaya
başladılar. Gergedan'ın son sayısını gördünüz mü, çok çirkin benim için
yazdıkları. Ben yaşıyorum, kendimi savunurum. Ama Nilgün Ölmüş, ne demek ağzına tükürmek... Özdemir İnce, "Uzlaşmanın adını marjinallik
koydu" diyor... Her şey söylenebilir benim hakkında ama bu söylenemez...
Ben elbette ki duygusal
yaklaşıyorum. Ama niye duygusal yaklaşmayayım? Nilgün Marmara'nın bir tek açığını görmedim ki ben...
Marjinaller yaşam biçimleriyle
toplumun yüz akıdırlar.
Nokta: Gerçek ve
kalıcı eserleri ancak marjinaller verebilir, diyorsunuz. Peki Türkiye'de yazıp çizen bu kadar insanı nereye koyuyorsunuz?
Ayhan: Olsa
da olur, olmasa da olur diyorum... Bir eli yağda,
bir eli balda olan insanlardan hiçbir şey olmaz.
Nokta: Marjinal adayı olarak gördüğünüz kişiler var mı?
Ayhan: Ben
zar atmıyorum ki... Berduşlukla,
serserilikle karıştırıyorlar
marjinalliği, ben buna karşıyım. Şiir dünyasına bakın. Mesela Dağlarca...
1946'ya kadar güzel şiirler yazdı, ama ondan sonra resmen ırkçılığa kaydı adam.
Milliyetçilik perdesi altında
resmen ırkçılık yaptı. Sonunda ırkçılığa kaymayan yok aslında. Alın bir Atatürk Şiirleri
Antolojisi'ni, İkinci Yeni'yi bulamazsınız. Marjinaller hamasetle asla ilgilenmezler.
Bunun için daha çekirdek halindeyken
ezmeye çalışıyorlar. Bir kıvılcım gördüler ya, söndürmeye çalışacaklar ille de...
Marjinallikte büyük bir risk olduğunu biliyorlar. Feminizmde öyle mi ya, çevrecilikte öyle mi, eşcinsellikte öyle mi?
1988
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder