İkonografi, sanat eserlerinin biçimleri karşısında konuları veya anlamlarıyla ilgilenen sanat tarihinin bir koludur. Öyleyse, ilkin bir tarafta konu veya anlam, öbür tarafta biçim arasındaki ayrımı tanımlamakla işe başlayalım.
Tanıdığım bir kişi sokakta şapkasını çıkararak beni selamladığında, biçimsel bir bakış açısından gördüğüm şey, benim görüş dünyamı oluşturan genel renk düzeni, çizgiler ve hacimlerin şekillendirdiği bir yapıda belli ayrıntıların değişmesidir. Otomatik olarak bu yapıyı bir nesne (centilmen), ayrıntının değişimini de bir olay (şapka çıkarma) olarak saptadığımda, saf biçimsel algının sınırlarını aşıp konunun veya anlamın birinci alanına girmiş olurum. Böylece algılanan anlam kolayca anlaşılan temel bir doğaya sahiptir ve biz bunu olgusal anlam diye adlandırabiliriz; bu anlam, basitçe bazı görünür şekillerin, fiili deneyimden tanınan bazı nesnelerle ilişkilendirilmesi ve onların bazı eylemler veya olaylarla ilişkilerindeki değişimin saptanması suretiyle kavranır.
İmdi böyle saptanan nesneler ve olaylar doğal olarak bende belli bir tepki oluşturur. Tanıdığım kişinin eylem tarzına bakarak onun ruh halinin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, bana karşı hislerinin kayıtsız mı, dostça mı, yoksa düşmanca mı olduğunu hissedebilirim. Bu psikolojik ayrıntılar tanıdığım kişinin hareketlerine ifadesel anlam dediğimiz başka bir anlam daha katar. İfadesel anlam olgusal anlamdan,basit saptama yoluyla değil 'empati' yoluyla kavranması açısından ayrılır. Onu anlamak için belli bir duyarlılığa sahip olmam gerekir, ama bu duyarlılık da benim pratik deneyimimin, yani nesneler ve olaylara gündelik aşinalığımın bir parçasıdır. Bu nedenle olgusal anlam ve ifadesel anlamın her ikisi de aynı sınıfa dahil edilebilir; bunlar, birincil veya doğal anlamlar sınıfını oluşturur.
Ne var ki benim şapkanın çıkarılmasının selamlamaya
denk geldiğini anlamam tamamen farklı bir yorum alanına
aittir. Bu selamlama tarzı batı dünyasına özgüdür ve ortaçağ
şövalyeliğinden kalmadır; askerler kendi barışçıl niyetlerini
belli etmek ve karşılarındakinin barışçıl niyetlerine güven
duyduklarını göstermek için miğferlerini çıkarırlardı. Ne
Avustralyalı bir aborjinden ne de eski bir Yunandan şapka çıkarmanın belli ifadesel çağrışımlara sahip pratik bir eylem
olmanın yanı sıra bir kibarlık işareti olduğunu anlamasını
bekleyebiliriz. Centilmenin bu eylemini anlamam için benim
sadece nesnelerin ve olayların fiili dünyasına aşina olmakla
kalmayıp belli bir uygarlığa özgü adetlerin ve geleneklerin
dünyasını da tanımam gerekir.
Avustralyalı aborjinimiz Son Akşam Yemeği'nin konusunu anlayamayacaktır; ona bu resim sadece heyecan verici bir akşam yemeği partisi yapıldığı fikrini verecektir. Resmin ikonografik anlamını kavramak için İnciller'in içeriğine aşina olması gerekecektir. Ortalama 'eğitimli kişi'nin bildiği tarihten ve mitolojiden İncil hikayeleri veya sahneleri değil de temaların temsilleri söz konusu olduğunda hepimiz Avustralyalı aborjinizdir. Benzer durumda bizim de o temsillerin yazarlarının okuduğu veya bir şekilde bildiği şeylere aşina olmaya çalışmamız gerekir. Fakat yine yazınsal kaynaklar yoluyla aktarılan özgül temalara ve kavramlara aşinalık ikonografik analiz için vazgeçilmez ve yeterli iken, o analizin doğruluğunu garanti etmez.