yalın çizmek
yakışmıyormuş gibi
iklimi yosma,
isterik, kurcalanınca yırtıklaşan
kramplarla uyanmış
kelimelerle
kaleminde “işaretler”
belirdi kan bulaştırıcı
yamru yumru acemi bir
kapışmada.
otel odaları,
şehvetin tekrar iniltileri
onların içinden,
saatlerin pek anlamlı seçiminde
durduk yere çakılan
bir kibritle alev aldı
ağzında durmaksızın
bir üflemeyle büyüyen sıkıntı.
taşıdı ürpertiyi edep
yerlerine tam vaktinde
yayıldı parmak
uçlarına tamamlanmış bir hazırlık
yerden yükselen bulantı,
kıvrılan kayışlar
bir kedinin sokak
ortasında yaladığı
ağız dolusu
tükürülmüş balgam
sıcakta parçalanmış
çiğ yumurta kokusu
her türlü iğrenmenin
resimleri
yapışkan bir acıdan
çıkmaya çalıştıkça
anmak için
kullanılmış her mürekkep
kendine dönmüş bir isyan gibi yolmakta saçlarını
kulakların artık
yaşlı, yetişmeyecek kadar sesine
beklediğin Cemil de
o Cemil değil,
kâğıdın kestiği söz
değil sadece,
şehvet şu boyunla
kaldın, etinle,
sönmeyen
ızgaralarında yere kapaklanmanın!
ummak yok, yarın yok,
yumruklanmış bir göz
gibi
kendine elleyip bulmak yok
mutsuz bir tas gibi
dökmek yok içinden
kırılan her şeyin
derin bir sürtünmeyle
taşıdığı o zora koşma
isteğini,
hele hele sana
kanmak yok yığınla
kumun ötesindeki vaha
durdun, inceldin,
arınmış tebeşir kadar beyaz
atını sevmeyi unutan
bir seyis gibi korktun
türkçe bu alıp
kucaklardı en uzun anne kollarıyla
binmeseydin sırtına
alıp götürmesi için seni
Görsel: The Absinthe
Drinker, 1901 Pablo Picasso
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder