XI
Işıkta, parlamak, aydınlatmak ve yayılmak iştiyakı vardır. İçine yanar ışık olamaz: Eğer kendinde ilim ve faziletin böyle bir kudretini seziyorsan, biz, yalnız seni aydınlanmış değil, belki etrafını da ışıklı görmeliyiz. Sükûtundan, karanlığından anlıyoruz ki, sen sadece kendinde bu şeylerin varlığını zannederek takdir edilmediğine ve cemiyetin sendeki liyakatleri göremediğine inanan kuruntulu ve zavallı bir adamsın! Bunun içindir ki, hiç bir gün ihtiyarlamak istemiyorum ! Etlerim ve kemiklerim çürümeye başlıyacak, belki gözlerim de görmesini değiştirecektir. Fakat kafam, fakat kafam daima taze, daima dinç ve genç kalacaktır. Ve her yeni harekette benden bir parça olacaktır! İşte seni böyle görmek isterim, kari!
XII
Her böcek dut yaprağını yiyebilir. Fakat hiç birisi ipek böceği gibi bu yeşil ottan koza çıkaramaz! Dut yaprağı ipek olmıya hiç te mecbur değildir. Fakat onu, ipek haline getiren bir mahlûk vardır. Bu sebeptendir ki, kari, bu âlemde hiç bir şey, kendi kabiliyetimizin hududunu aştığı için adî veya aşağı değildir. İşlere, mesleklere ve tekmil insanlığı çeken veya uzaklaştıran kıymetlere kudsiyet ve ehemmiyet veren insandır; kabiliyettir. Hiç bir işin kendisinde asalet yoktur. Onu yükselten senin yüksek kabiliyetindir!
XIII
Hayat tatlıdır; tadını almasını bilenler için... Bahçelerdeki bin bir türlü, bin bir renkli çiçeklerden istediğinizi ağzınıza alınız; içinde tatlı olanını bulmak ne kadar zordur. Halbuki arılar, lezzet ve kokunun nerede olduğunu bilirler; ve acı nebatlardan usareler çıkarırlar. Bunun içindir ki, karim, hayat acı olabilir; hüner onu tatlandırmakladır. Onun lezzetini çıkarabilmektedir. Sen, hiç sevildiğinden haberi olmıyan bir kadının omuzlarından öptün mü? Şu halde hayattan ne diye şikâyet ediyorsun ?!
XIV
Bir kadın vücudunda gezen erkek eli gibi, sen de hayatı sıkacak ve onun usaresini emeceksin; ve senin bu hareketinden, kadın gibi hayatta zevk alacaktır.
XV
Hangi şeyi tecrübe ettinde, o şeyde kabiliyetli olup olmadığını anladın? Talisizlik ve adaletsizlik, senin kendi miskinliğinden ve ihtiraslarının hududunu önceden tayin edemediğindendir, Bedbin bir şikâyetçi olmaktansa, hakkında şikâyet edilen ve dedikodu yapıları bir devirici, bir yıkıcı, bir mücadeleci ol, kari!
XVI
Güneş çıkar çıkmaz evvelâ tepeleri aydınlatır. Tepeler her ışığı, her rüzgârı ve her yıldırımı herkesten önce tatmak istiyormuş gibi hırsla kabarmış ve yükselmişlerdir! Bir hakikatin, bir yeniliğin, bir faziletin ışığı da herkesten evvel insanların temiz ve yüksek alınlarını aydınlatır! Tepeler, bu ışık sevgisini her şeye rağmen bırakmazlar; ışık için yıldırımlara, tufanlara katlanırlar. İnsanların büyüğü de bu tepeler gibi, doğruluğa, temizliğe, eyilik ve ülküye olan aşklarını hiç bir zaman önlerine çıkacak ihtilâllere, isyanlara, kanunların iradeyi kırmak istiyen çetin, merhametsiz zencirlerine feda etmezler! Kari, ne vakit içinde bu büyüklüğü duyarsan, o vakit bu toprağın evlâdı olacaksın! O vakit bu toprak, sana lâyık olduğun şeyleri verecektir.
Varlık Dergisi Arşivinden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder